İlk çağdaki sınırları,Dicle Nehri'nin güney kıyısından başlayıp Suriye sınırına kadar uzanan ve dini yönetim açısından Hasankeyf’teki Piskoposluğa bağlı olan bölgeye Turabidin denilmektedir.Süryani Hristiyanları tarafından kutsal kabul edilen,Turabidin bölgesinin,en uç noktasındaki Mor Kiryakus Manastırı,bu bölgede yer alan 80’e yakın kilise ve manastır içinde önemli bir yer tutmaktadır.Manastıra girişteki ana kapı üzerinde ve iç avluyu iki bölüme ayıran kemerli kapının üzerinde olmak üzere,süryanice yazılmış iki taş kitabe mevcuttur.İlk kitabede Haleb’li Salibo isimli bir şahıstan bahsedilmekte ancak,manastırın yapım tarihi hakkında bir bilgi verilmemektedir.Çünkü Süryani Hristiyanları inşa ettikleri manastır ve kiliselerinde kullandıkları kitabeleri tarih veren bir belge olmasından ziyade,İncil’den insanlara mesaj veren dini içerikli birer ilâhi metin olmasını hep tercih etmişlerdir.Bu manastırda görülen her iki kitabe de birer ilâhi metindir.
4.yüzyılda Halep’ten Turabidin bölgesine gelerek insanları vaftiz edip hristiyanlaştıran Misyoner Keşişler,özellikle Kuzey Mezopotamya Ovası'na hakim tepe ve kayalıklar üzerine manastırlar kurmayı bir gelenek haline getirmişlerdir. Kıra Dağı'nın,Kuzey Mezopotamya Ovası'na bakan doğu yamacına kurulmuş bulunan,Mor Kiryakus Manastırı da böyle bir düşüncenin ürünüdür.Ancak,bölgenin ilk manastırlarından biri olması ve inşasından sonra yeni manastırların açılmasına ön ayak olması açısından da çok önemlidir.Çünkü o devirlerde misyonerliğin kırsal alanlardaki öncüleri olan keşişler,ancak bu şekilde inşa ettikleri manastır ve kiliseler vasıtasıyla hristiyanlığın yayılmasında başarılı olacaklarına inanmışlardır.
Bu duruma göre Mor Kiryakus Manastırı,İlk çağ hristiyanlığın fetret devri olan 4.yüzyılda, yaklaşık M.S. 457 yılında yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir.Çünkü 4. yüzyılda yapılan kilise ve manastırlarda çan kulesi yapma geleneği yoktu.Mor Kiryakus Manastırı'nda da çan kulesinin bulunmayışı,inşa tarihini doğrulamaktadır.Çünkü manastır ve kiliselerde Çan Kulesi yapımı,sonraki yüzyılda islâmiyetin inkişafıyla birlikte yapılan ibadethanelere ilave edilen minarelerden esinlenerek gelenek haline getirilmiştir.
Osmanlı saltanatı döneminden günümüze kadar gelen ve azınlıklara gösterilen hoşgörüden dolayı,imparatorluk sınırları içinde kalan birçok yerdeki manastır ve kiliselerde devletçe yapılan tadilat ve onarımlar,Mor Kiryakus Manastırı'nda da kendini göstermiştir.17.yüzyılın sonuna kadar birkaç kez,devlet tarafından onarılan Mor Kiryakus Manastırı,bu tarihte üst katın ilave edilmiş olduğu rivayet edilmektedir.Bu onarımlar esnasında,Hasankeyf’ten taş ustaları getirilerek,Mor Kiryakus Manastırı'nda çalıştırılmıştır.Mor Kiryakus Manastırı ile birlikte,Turabidin bölgesinin engebeli yapısı üzerinde olan,eşsiz mimari güzellikteki manastır ve kiliselerin bugün için cemaatleri kalmadığından birçoğu metruk duruma düşmüştür.Ancak, başlı başına birer abide olan bu terk edilmiş anıtların tamamı,Kültür Bakanlığı'nca tescil edilerek koruma altına alınmıştır...